Bağırmak ingilizce, Bağırmanın ingilizcesi nedir, İngilizce bağırmak nasıl denir


Bağırmak İngilizcede Nasıl Denir?

Bağırmak, yüksek sesle konuşmak anlamına gelir ve İngilizcede “to shout” olarak ifade edilir. “Shout” kelimesi, yüksek sesle ve genellikle öfke, coşku veya acil bir durum nedeniyle konuşmak anlamına gelir. Bu kelime, İngilizcede sıklıkla kullanılan ve herkesin bildiği bir kelimedir.

Bağırmak, İngilizcede “to yell” veya “to scream” kelimeleriyle de ifade edilebilir. “Yell” daha çok coşku, heyecan veya acil bir durum nedeniyle yüksek sesle konuşmak anlamına gelirken, “scream” daha çok korku, acı veya şaşkınlık ifade eden yüksek sesli bir konuşma biçimidir.

Örneğin:
– The crowd was shouting and cheering as the team scored a goal. (Kalabalık, takım gol attığında bağırıp çağırıyordu.)
– She yelled at the top of her lungs when she saw the spider. (Örümceği gördüğünde bütün gücüyle bağırdı.)
– The child screamed in terror when the dog barked at him. (Köpek ona havladığında çocuk korku içinde bağırdı.)

Bağırmak İçin Kullanılan İngilizce Kelimeler

İngilizcede bağırmak için kullanılan başlıca kelimeler şunlardır:

– Shout: Yüksek sesle konuşmak, bağırmak.
Örnek: The teacher shouted at the students to be quiet. (Öğretmen öğrencilere sessiz olmaları için bağırdı.)

– Yell: Coşku, heyecan veya acil bir durum nedeniyle yüksek sesle konuşmak.
Örnek: The fans yelled loudly when their team scored. (Taraftarlar takımları gol attığında yüksek sesle bağırdılar.)

– Scream: Korku, acı veya şaşkınlık ifade eden yüksek sesli bir konuşma biçimi.
Örnek: She screamed when she saw the snake in her bedroom. (Yatak odasında yılanı görünce bağırdı.)

– Holler: Genellikle kırsal alanlarda veya açık havada kullanılan, yüksek sesle konuşmak anlamına gelen bir kelimedir.
Örnek: The farmer hollered across the field to call his dog. (Çiftçi tarlaya seslenerek köpeğini çağırdı.)

– Bellow: Genellikle büyük veya güçlü hayvanların çıkardığı, gürültülü ve derin ses anlamına gelir.
Örnek: The bull bellowed angrily when the farmer approached. (Çiftçi yaklaştığında boğa öfkeyle böğürdü.)

Bağırmanın İngilizcedeki Kullanımı

İngilizcede bağırmak, genellikle aşağıdaki durumlarda kullanılır:

– Acil bir durumda yardım istemek veya uyarı vermek için: “Help! Someone call the police!” (Yardım! Biri polisi arasın!)
– Coşku, heyecan veya sevinç ifade etmek için: “Woohoo! We won the game!” (Woohu! Maçı kazandık!)
– Öfke, kızgınlık veya sinirlenmek için: “Stop yelling at me, I didn’t do anything wrong!” (Bana bağırma, hiçbir şey yanlış yapmadım!)
– Uzaktaki birine seslenmek için: “Hey, can you hear me?” (Ey, beni duyabiliyor musun?)

Bağırmak, genellikle olumsuz bir davranış olarak algılansa da, bazen olumlu duygular ifade etmek için de kullanılabilir. Ancak her durumda, bağırmanın uygun ve kabul edilebilir bir iletişim yöntemi olup olmadığını düşünmek önemlidir.

Bağırmanın İngilizcedeki Zıt Anlamlıları

Bağırmanın zıt anlamlıları aşağıdaki gibidir:

– Whisper: Çok sessiz ve fısıltı tarzında konuşmak.
Örnek: She whispered the secret in my ear so no one else could hear. (Sırrı kimse duymasın diye kulağıma fısıldadı.)

– Murmur: Alçak sesle, mırıldanarak konuşmak.
Örnek: The crowd murmured in approval as the speaker finished his speech. (Konuşmacı konuşmasını bitirince kalabalık onay mırıltıları çıkardı.)

– Speak softly: Yumuşak ve alçak sesle konuşmak.
Örnek: The teacher spoke softly to the sleeping student to avoid startling him. (Öğretmen uyuyan öğrenciyi irkilmemesi için sessizce konuştu.)

– Keep quiet: Sessiz kalmak, sessiz olmak.
Örnek: The audience was asked to keep quiet during the performance. (Seyircilerden performans sırasında sessiz olmaları istendi.)

Bağırmak yerine bu zıt anlamlı kelimeleri kullanarak daha uygun ve saygılı bir iletişim kurulabilir.